Blog hakkında...

----------------------------------------------------------
Yorum yazmak isterseniz yazıların bittiği yerde zarf işareti göreceksiniz oraya tıklayarak yorum yazabilir ; ya da sağ tarafta bulunan ziyaretci defterime leave a response'a tıklayarak yorumlarınızı iletebilirsiniz.

Gelelim Blog'umun ismine...
En üstteki fotoğrafın üstünde de gördüğünüz gibi ismi:
"Jail l`impression de ne pas t`avoir vu"

Çok anlamlı bulmuştum. Bir gün haberleri okurken karşılaştım bu cümleyle, aşklarıyla meşhur Fransa Cumhurbaşkanı ve aşk mektubu konu:) (http://www.hurriyet.com.tr/dunya/7391715_p.asp)

Olayın magazinsel kısmı değil de,
Ben sözün anlamındaki derinliğine hayran kaldım... evet, doğru kelime bu, hayran kaldım...
Bir özlem bu kadar güzel anlatılabilirdi...
Blog'umun adının Türkçesi:
"Sanki seni yüzyıllardır görmemiş gibiyim..."

Bana bu cümle o kadar çok şey hissettirdi ki...

Temelinde aşk olan bir özlem, tutku bu kadar güzel ifade edilebilirdi..

İşte bu kadar sevdiğim bir cümlenin blog'umun ismi olmasını hiç tereddütsüz istedim:)

Son olarak,
Blog'uma,
Dünyama,
Hoşgeldiniz!

Herkese keyifli dakikalar diliyorum...
----------------------------------------------------------------

1/20/2010

Içindekiler- Ocak Ayı

Ocak ayı, 2010 yılı,
Bu ay nedendir bilmem pek bir romantik geldi bana, pek bir huzurlu... Aah bu şarkılarınnn gözü kör olsun, demeyeceğim, iyi ki varlar:) Onlar yüzünden evet:)
2010'a girdik bir sürü güzel albümle karşı karşıya geldik. Tanrım Müzik aşkına!! ne kadar güzel bir giriş yaptık yeni yıla!:)

Bakalım bana ne kadar hak vereceksiniz.
Ne kadar seveceksiniz ayın şarkılarını ve blog müziğimi.

Blog müziğim bilenler bilir, en sevdiğim şarkılardan biridir. Gerek söz gerek Norah Jones'un o buğulu sesi...
Norah Jones, başucu şarkılarımın artisti:) Ve şarkısı,
I've got to see you again...

ayın şarkısııı?? tanrım ayın şarkısı değil yılın şarkısı bile diyebilirim benim için:)
Evettt,
Ayın Şarkısı,
Müslüm Gürses- Gönül !!!!
Eyyy blog alemi okurlarııı, duyduk duymadık demeyin,
Müslüm baba bir Leman Sam şarkısını yorumlarsa ne olur?
Tam 12den insan böyle vurulurr!:)
Tek kelimeyle bayıldım desem yeridir. Ayın bombası bu.
Hiç bir mp3 ü koyamam bu şarkının yerine.
Ayın şarkısı kısmından tıklayıp dinleyebilirsiniz, benim gibi hayran kalabilirsiniz:)


Ayın Albümleri de Candan Erçetin ve Şebnem Ferah albümleri... Tek kelimeyle harika. Tabii ki ayın klibi: Şebnem Ferah- Yalnız

Hazır Norah Jones'tan da bahsetmişken,
Siz de ben gibi Jazz sevenlerden misiniz acaba?
Peki, Türkçe Jazz dinlediniz mi hiç?
Bu ay sizi Julide Özçelik'le tanıştırmak istiyorum. Aslında söze gerek yok, direk Türkçe Jazz kısmından tıklayıp dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Bildiğimiz bir çok şarkıyı Jazz halinde de söylemiş albümünde. Kendisi Jazz müzik üstüne Türkiye'de eğitim alan ilk sanatçılarımız arasında.
Favorimi sorarsanız "nisan valsi" "geçti dost kervanı" ve "sıradan bir gün" derim.

Ayrıca 9 Ocak Cemal Süraya'nın ölüm yıldönümü ve 15 ocak 1902 Nazım Hikmet'in doğum günüydü. Onları da şiirleri ile analım.

Peki bu ay neden bahsedelim?
Hayattaki önceliklerimizden bahsedelim hadi.
Herkesin bir önceliği vardır değil mi, kimi benim önceliğim derslerim- kariyerim sonra sosyal hayatım der, kimi sosyal hayatım kariyerimden daha önemli der. Bu öncelik konularını otursak daha da türetebiliriz.
Değinmek istediğim, "hiç birşey bu önceliği bozamaz kaidesi" her zaman geçerli olmuyor.
Peki sizin önceliğinizi ne bozabilir?
Ne bozsa hoş görürsünüz bunu?
Hımm, aşk bozsa hoş görür müsünüz?:)
en hoş bozulma hali aşk herhalde:)

Hıcal Uluç anlatıyor:
Bir gün Duygu Asena'yı tanırsınız, kendisi Türkiye'nin sahip olduğu en iyi yazarlardan biri, feminist bir yazar olmasıyla da tanınıyor. Bir gün galada yan yana oturmuşlar galadayken telefon çalmış, telefonu açmış dinlemiş, "peki öyleyse, geliyorum" diyip telefonu kapatmış.
Hıncal Bey şaşırmış, kızmış telefonunu galada açmasına ve onun gibi yazarın galayı bırakıp gideceğine! Bu onun kariyeri. "Nereye böyle galayı bırakıp gidiyor musun?" diye şaşırarak sormuş Asena Hanıma kalkarken, o ise şöyle cevap vermiş:
"Arayan sevgilimdi, seni çok özledim dedi ben de peki o zaman geliyorum dedim"...
Bir feminist, aşk için bunu yapıyor. O an aşk ağır geliyor terazide...
Hıncal Bey, ilk defa kızamamış. Normalde böyle şeylere kızarmış, ben de kızardım, sorumsuzluğa bak bile derdim. Ama konu aşk olunca hayatımızdaki öncelikler yer değiştirebiliyor.
Düşünüyorum, ben de kızamazdım.
Neden kızamıyoruz,
Çünkü
sen olsan,
gitmez miydin?..

O gün programa Haşmet Bey de katılamamış ve bunu son dakika bildirmiş, daha önce bildirseydi program akışı ona göre ayarlanırdı. Ama programa 1 saat kala haber vermiş gelemeyeceğini.
Kısaca herşeyi anlatmış;
"gidiyorum" demiş..
"O'nun yanına gidiyorum"...
ve kızamamışlar:)

Hayır, asla önceliklerim değişmez dersin, doğrudur, evet. Ama eğer birşey buna rağmen önceliklerinin önüne geçebiliyorsa, bilin ki işte bu aşktır!:)
Bu ay beni etkileyen olay buydu, bu ay ki konumuz "Aşk" olsun diyemeyeceğim, aşkı anlatamam zaten,
Aşkın bir kırıntısından bahsetmiş olayım ben bu ay.
En iyi aşk şairlerimizden, Özdemir Asaf, Atilla İlhan, Ahmet Telli, Can Yücel'den birşeyler fısıldayayım sizlere:)

Son olarak,
Ne demiş atalarımız
Aşığa bağdat sorulmazmış :)

Beğenmeniz dileğiyle.

2 yorum:

  1. az güncelliyorsun burayı :/

    YanıtlaSil
  2. ayda bir güncelliyorum efendim, yogun insanım ben, hıh:) sen kendine bak:)))

    YanıtlaSil

İzleyiciler

Mary& Max

Mary& Max

Film'den alıntı...

"İnsanlar inanılmaz mantıksızdı. hindistan' da çocuklar açlık çekerken insanlar neden yemeklerini çöpe atıyorlardı? Neden oksijene ihtiyaçları varken yağmur ormanlarını yok ediyorlardı? Ve neden asla zamanında gelmeyeceklerse otobüsler için zaman çizelgesi hazırlıyorlardı? en sevdiği fizikçiyle mutabık kaldı : sadece iki şeyde sonsuzluk vardır ; evrende ve insanın aptallığında."Mary & Max

Ayın fotoğrafı...

Ayın fotoğrafı...
Bolu...

Sizce olmuş mu bu blog?:)